Futbolu diğer spor branşlarından ayıran en belirgin özelliği favorisinin olması ancak sonucun ne olacağının belli olmamasıdır.
Futbol Türkiye de ve dünyada en sevilen spordur.
Uğruna canların verildiği ve alındığı tek spordur.
Son sigara parasının feda edildiği, okul harçlığının bir hafta biriktirildiği bilete dönüşen bir serüvenin karşılığında, duyguların dışa açılmasıdır futbol…
Kimi eşine kızar gelir, kimi sınav stresinden kaçar, kimi sevgilisinden çok sevgili görür gelir, kimi de var olan yönetim ve teknik ekibe tepkisini koymak için gelir…
Bu nedenler çoğaltılabilir ancak çoğaltılamayacak tek şey futbol hatalarıdır.
Türkiye de futbol yürekli ayakların güçlü karakterlerin elinden sıyrılıp bir rant kapısına dönüşü İDDAA oyunun Türk futboluna girmesi ile başladı. Bunun şokunu atlatmadan birde büyük işadamları olmalarına rağmen takımları reklam aracı görüp televizyonlar da yada gazetelerde Büyük Başkan duyumlarını hissetmek isteyen insanların da dolması ile Türkiye de Futbol bir kaos ortamına girmiş ve bugünkü sona gelinmiştir.
Bugün sosyal medyayı takip ederken gerçekten futbolun emekçilerinden olan Yeni Malatyaspor’un, şimdiki Elazığspor’un ise o fırtınalar estirdiği yılların efsane kaptanı değerli Erdal SEZEK kardeşimin bir paylaşımını okudum…
Ne mi diyordu sevgili kaptan yürekliliği ile…
“Futbol, futbol,futbol... Bakanların, Milletvekillerinin, Belediye Başkanlarının seçim propagandası yaptığı, rant sağladığı ve sağlattığı dünyanın en popüler oyunu... Kimleri zengin etmedin ki... Takıma yönetici olup, 1-2 transfer yapıp borçlarını ödeyenler mi, piyasadan 1-2 manukyanla anlaşıp yöneticilerin yatağına kadın sokanlar mı ya da hemşeri muhabbetinden zengin olanlar mı...
Maalesef hala beyaz eşofman takımının altına kahverengi "KÖSELE" ayakkabı giyenlerin elindesin FUTBOL...”
Bunu söylemek yazmak ve bunu sosyal sitesinden yayınlamak acaba kaç babayiğidin harcıdır merak ediyorum. Eline ağzına yüreğine sağlık sevgili kaptan bu dik duruşun ve yürekli açıklamalarını herkes okumalı ve ders çıkarmalıdır.
Bu aşamada şuan ki Türk futbolunu yönetenlerin profilleri de önemli Federasyon başkanı türlü türlü şaibelere gebe kendi takımını bile mali kongrede aklayamamış ve kaosa götürmüş.
Büyük olarak nitelendirdiğimiz takımların pozisyonuna bakarsak ŞİKE kavgası almış gidiyor.
Bir yandan “ŞİKE” yaptıysam takımım için yaptım diyen başkanlar, bir yandan bu “ŞİKE”sürecinden beslenen takımlar…
Avrupa’da yasaklı takımlarımız, kupalarda başarısızlık diz boyu, altyapılar bitmiş tükenmiş, kendi öz kaynaklarını yok ederken, Afrika’dan, Avrupa’dan, Amerika’dan iki gol atanı kolundan tutup yıldız diye getiren futbol simsarları etrafı sarmış gidiyor…
Spor basını desen, komplolar üzerinden senaryolar üretmek hastalığında pim kazanma derdinde bir tane bilimsel konuşan araştırmacı yazarımız yok… Çok bağıranın, çok yalan söyleyenin alkışlandığı bir spor basını…
Bunun yanında kendi yağı ile kavrulan dobra dobra konuşan Anadolu takımlarının sıkıntılarına yer veren spor programları da bu savaşta var olma telaşında… Ama bir gün bu onurlu basının kazandığı zamanlarda gelecek gelmeye de başladı.
Anadolu takımlarının hali perişan… Sponsor bulamıyor, şehir zenginleri destek olmuyor, şehrin mülkü idare amirleri destek vermiyor, kilit vurmaya terk edilmiş Anadolu’nun güzide kulüpleri…
Anadolu coğrafyasına yazık… Bir bakın Türkiye liglerinin profesyonel takım sayısı 127…
İnceleyelim kaç tanesi maddi olarak, tesis olarak ayakta durabiliyor.
Süper Lig’de en borçlu takımlar, yanlış transfer ve hatalı yönetimleri ile dört büyük takım başı çekiyor.
Bir Gençlerbirliği, bir Erciyes, bir Kayserispor, bir Akhisar, bir Sivasspor takımları ekonomik rahatlık içinde görünüyor…
PTT ligine bakalım Balıkesirspor ve Ankaraspor…
Başka takım sayma şansımız yok…
Lig B’ye inelim Hatay ve Yeni Malatya ile İnegöl… Sayabileceğimiz başka takım var mı?
Ben göremiyorum…
Şimdi 127 takımdan saya saya 10 takım bile saymadık…
Hadi unuttuk diyelim, 10 tane de siz koyun üstüne…
Allah aşkına oran %15… Bu mudur ülke futbolu? Bu mudur başarı?
Bakıyorsunuz bir yandan 10 milyonluk Belçika 5. sıra da 4 milyonluk Bosna Hersek 16. sıra da 4 milyonluk Hırvatistan 18. Sırada…
Ekonomik bataktaki komşumuz Yunanistan ise 15. sırada FIFA’nın açıkladığı listede…
Biz mi 49. Sırada, Mali’lerin, Fildişi’lerin, Kolimbiya’ların arkasında uyumaya devam ediyoruz.
Mesele nüfusun çok olması değil özde doğru işler yapmaktır…
Mesele işi bilene ehline teslim etmektir…
Türk futbolunu yönetmeye talip başka yönetici, idarecilerin çoğu ‘Rant’ peşinde takımı bir basamak ileri taşıma kaygısından uzak insanlar...
Paraları ile bir oyuncak almış edasında olan insanlar…
Bunlar takımları siyaset basamağı, isim basamağı, ihale basamağı olarak gören ve değerlendiren insanlar…
Son sözüm bu konu ile ilgili…
Acı ama gerçek…
Türkiye'de futbolu idare etmek adına ve futbolu bir meslek olarak gören yöneticilerin fikri, kalbi, yüreği değişmediği sürece, ufku yüksek bir Türk futbolunu yakalayabileceğimizi ve başarılı basamakları hızla tırmanacağımızı düşünmüyorum.
En büyük sorun ise futbolu kendi eksenlerine almış “Ağa - Kodaman – Mafya” tipli insanların varlığının devam etmesidir.
Buradan borçlarla aldıkları takımları, meslek ve ekonomik endişe taşımadan, çoğu zaman illegal yöntemlerle, etik dışı hareketlerle etrafımızı sarmış “idareci müsfettelerine inat” çalışan yöneticileri ayrı tuttuğumuzun da bilinmesini isterim.
“Hayat futbola fena halde benzer.
Futbol, şahsi beceri gerektirir; ama aslında toplu oynanan, insanların bir takım halinde oynadıkları bir oyundur. Hayat da öyle değil mi? İstediğin kadar yetenekli ol, iyi bir takımın yoksa kaybedersin.”
“Dar Alanda Kısa Paslaşmalar” filminden…