TOMİC Mİ?YOK DAHA NELER?
Yunus DİLBER
Günümüz Türkiye'sinde spor federasyonlarının neredeyse tamamı artık lafta özerk. Öyle ki artık hepsi Gençlik ve Spor Bakanlığına bağlı birer müdürlük konumunda. Hâl böyle olunca, yani siyaset sporu tam anlamıyla ele geçirince ülkedeki egemen zihniyetin izlerini sporda da görmek kaçınılmaz hâle geliyor. Bernard Tomic'i Türk vatandaşlığına geçirme girişimlerine de bu açıdan bakmak lazım.
Bir defa Tomic olayı, eğer gerçekse, bir devşirme meselesi değil. Bir sporcuya devşirme diyebilmek için vatandaşlığına geçtiği ülkenin onun üzerinde ciddi bir emeğinin olması gerekir. Oysa bahsettiğimiz oyuncu 23 yaşında. Dolayısıyla bu girişim, düpedüz hazıra konmaktan başka bir şey değil. Kendi sporcularınızın bu işi ne kadar zor koşullarda yaptıkları ortadayken milyon dolarları onların gelişimine değil de elalemin hazır oyuncularına akıtmaksa en hafif tabiriyle bu ülkenin gençleriyle alay etmektir.
Tenis aleminin yaka silktiği bir oyuncuya reva görülen milyon dolarlar her defasında bu ükedeki binlerce genç sporcudan esirgenir. Çünkü Türk sporunun gelişimi, bu konuda yetkisi olan hiç kimsenin umrunda değil. Sporu tabana yayarak bu işi usulünce yapmak çok zahmetli bir iş. Türkiye'deki federasyonlar da sağ olsunlar bu zahmete hiç girmiyor. Onların tek derdi, her dört yılda bir bir şekilde Olimpiyat'ta başarılı olarak siyasetin gözünden düşmemek. Böylesine sağlıksız bir yapıdan da işte bu tip saçmalıklar çıkıyor.
İşin Tomic boyutuna ne ben gireyim ne de sizin kafanız ağrısın. Son tahlilde vatandaşı olmasak eğlenceli ülke aslında bu Türkiye.