BÜYÜK BAŞKAN SEBA! - Yunus DİLBER

BÜYÜK BAŞKAN SEBA!


Türk futbolunun ve Beşiktaş'ın efsane başkanı Süleyman Seba'yı kelimelerle ifade etmek çok zor. Onun insanlığın yüz akı kişiliğini anlatmak için bildiğimiz tüm sözcükler bir noktadan sonra yetersiz kalıyor çünkü. O yüzden ben de bu yazıda altyapıdan yetişen oyuncularının maaşlarına zam yapabilmek için evini ipotek ettiren, bugün bile sokakta karşılaştığı herhangi bir insanla konuşurken önünü ilikleyen efsane başkanın ne kadar müthiş bir insan olduğunu anlatmaya çalışmayacağım.

13 Şubat 2000'de herkesi ağlatan veda konuşmasının ardından ne Türk futbolu ne de Beşiktaş bir daha asla Sebalı günlerdeki kadar güzel olmadı. Olmadı çünkü Seba'nın felsefesine göre sizi siz yapan değerleri bir defa kaybettiğinizde bir daha başarılı olmanız mümkün değildi. Türk futbolunun şu anki hâli zaten ortada. Meseleyi Beşiktaş özelinde değerlendirecek olursak da İnönü'de "Ahmet Dursun, Seba gitsin." diye bağırıldığı günden itibaren Beşiktaş, Beşiktaş olmaktan çıktı, kendisinin çok kötü bir taklidine dönüştü, dönüştürüldü.

5'i Türkiye Ligi şampiyonluğu olmak üzere Beşiktaş'ın müzesine 21 kupa kazandıran Seba'yı başarısızlıkla itham edip efsane başkanı istifaya zorlayan zihniyetin en büyük vaadi Beşiktaş'ı gazetelerde 1. sayfaya taşımaktı. Taşıdılar da nitekim ama daha çok başarısızlıklar ve daha da kötüsü kulübün son 15 senede adının karıştığı milyon tane skandalla.

Beşiktaş, Seba sonrası dönemde sadece 2 şampiyonluk gördü. Ama siyah beyazlılara gönül veren taraftarı en derinden yaralayan hadiseler, ne şampiyon olamamak ne de 8-0'lık Liverpool yenilgisiydi. Hiçbir sportif başarısızlık, kulübün antetli kağıtlarıyla mafya babası Alaattin Çakıcı'nın yurt dışına kaçırılması ya da asırlık camianın şike gibi mide bulandırıcı suçlarla birlikte anılması kadar yaralayamazdı Beşiktaşlıları. İşin en acısı da yıllarca bu kulübün medar-ı iftiharı olmuş altyapı futbolcularının kaybedilen bir Fenerbahçe maçı sonrası federasyona rest çekme malzemesi olarak görülmesiydi. İşte 111 yıllık camiayı bugünkü konumuna getiren anlayış da bu oldu.

Kulübe 8 yıllık başkanlık sürecinde hiçbir düşmanın asla veremeyeceği zararları veren Demirören, keşke her skandal icraatının ardından Seba'yı ve Beşiktaş duruşunu ağzına almasıydı. Çünkü Seba'nın takımı şerefli ikinciliklerin takımıydı. 1984'te Mehmet Üstünkaya'dan kelimenin tam anlamıyla bir enkaz devralan Seba, 16 yıllık başkanlığında bu kulübe Akaretler'deki BJK Plaza, Fulya Stadı ve Kamp Tesisleri, Yeşilköy, Pendik ve Çilekli tesisleri ile BJK Koleji'ni kazandırmış, İnönü Stadı'nın da 49 yıllığına Beşiktaş'a devredilmesini sağlamıştı. Demirören zihniyeti ise tam tersine kulübü kendisine borçlandırarak uçurumun dibine sürüklemeyi tercih etti.

Başkanlığa seçildiği 1984'te Beşiktaş'ın hem tarihini hem de talihini değiştiren efsane başkan Süleyman Seba'yı Allah başımızdan eksik etmesin. Ama daha da önemlisi bir gün Seba Başkan fiziken aramızdan ayrılacak olsa bile onun değerleri her gerçek Beşiktaşlı tarafından her daim yaşatılacaktır.

YAZIYI PAYLAŞ!

YAZARIN SON 5 YAZISI
29Haz

GÜL MÜ DÖKELİM YOLLARINA!

09Oca

KERAMETİ NADAL'DA ARAMAK

18Ağs

PARAYLA BAŞARI SATIN ALMAK!

02Ağs

MİLLİ TAKIMIN ASIL SORUNU!

19Tem

OYUNU KURALINA GÖRE OYNAMAK