Doğrusu, Bayram Bektaş’ın tekrar Elazığspor’a dönmesini en çok isteyenlerden biriyim.
Çünkü; gönderilişi çok şık olmamıştı.
Deplasmanda alınan bir Boluspor beraberliğinin ardından o günkü sportif direktör tarafından izindeyken geç saatte aranmış ve başkanın beraberlikten dolayı çok üzüldüğü ifade edilerek, dolaylı yoldan istifa etmesi istenmişti.
Bayram hoca da gereğini yaparak emek verdiği takımına veda ederek ayrılmıştı.
Gün geldi, Sedat Karataş yönetimi Bayram hocayı tekrar Elazığspor’a davet ederken, hoca da birçok teklif gelmesine rağmen bordo beyazlı takımımızı tercih etti.
Güzel de bir başlangıç yaptı Bayram Bektaş.
Öncesinde iade edilen 6 puan büyük moral oldu.
Sonrasında ise Mersin İdmanyurdu’nu eksiklere rağmen 3-0 gibi net bir skorla mağlup eden bordo beyazlı ekibimizin kazanmasına sevindik.
Hele ki; Berk’in, Hakan’ın ortaya koyduğu futbol ve attığı mükemmel goller, “Atın sahibine göre kişnemesiydi” adeta…
Umutlanmıştık, bunları gördükten sonra.
Çünkü sırasıyla oynayacağımız Samsunspor, Denizlispor gibi, bir seri yakalayacağımız maçlar gelecekti peşpeşe…
Neden 9 puan olmasın ki?
Alacağımız o 9 puan bizi ne hayallere götürürdü, kimbilir?
Samsun’la devam edelim dedik.
Mehmet ve Tom’un cezalarını tamamlayıp dönmesiyle birlikte Binya ve Ali Fırat yeniden yedek kulübesine çekilmiş, Mersin maçının yıldızlarından Hakan ise savunmanın sağına hapsedilmişti.
Hapsedilmişti diyorum çünkü; Hakan gibi ofansif ve bireysel özelliği olan yetenekli bir oyuncudan, üstelik de bir önceki maçta yaptıklarını gördükten sonra ofansif anlamda faydalanamamak; bence Bayram hocanın eksileri oldu.
Hocanın eksileri olunca bu durum; Elazığspor’un da eksiği oldu.
Çünkü, zaten gol atmaya mecali olmayan Samsunspor gibi bir takıma karşı Elazığspor’un üçüncü bölge dediğimiz forvet hattında Hakan gibi bir oyuncudan azami faydalanacakken, savunmanın sağında bu oyuncuya ev hapsi cezası verildi adeta…
Transfer yasağı olan U21 takviyeli Samsun üzerimize gelemeyince, biz de gidemeyince; ortaya tatsız-tuzsuz bir futbol ve pozisyonu olmayan koca bir ilk yarı, futboldan soğuttu bizi.
Berk’in 63.dakikada soldan getirdiği topa kale alanı civarında dokunamayan Murat Kayalı’nın kaçırdığıyla pozisyonla kendimize geldik, yerimizden fırladık.
4 dakika sonrasında bu kez Samsun kaçırınca, en az gol atanla en az gol yiyen takımların ilginç mücadelesine tanık olacaktık diye düşündük.
Samsun bir daha gelemedi.
Biz ise Berk’le net pozisyonlar bulmaya devam ettik ama, bir önceki maçta 25 metreden gol atma cesaretini gösteren Berk’in, kalecinin burnunun dibinden topu kaleye göndermekten korktuğunu gördük.
Ömer ileride baskı yapamadığı için Samsun kendi yarı alanından rahat çıkarken, ilk devrenin bitimine çok az bir süre kala bu oyuncuyu oyundan almak; genç oyuncuyu rencide etmekten öteye gitmedi?
İkinci yarıda pozisyon üreten ve kaçıran bizken, Ali Fırat’ı oyuna alıp, Hakan’ı da forvet arkasına kaydırarak tıpkı Mersin maçındaki gibi bireysel yeteneğinden faydalanmak; Bayram Bektaş’ın hiç mi aklına gelmedi, yoksa 1 puanla mı yetindi?