Mili Takımın En İyisi Olacağım!

Akhisar Belediyespor'un başarılı futbolcusu Oumar Niasse,gelecekteki hedeflerini Tamsaha dergisine anlattı.

PAYLAŞ
Spor Maraton -

Babası izin vermediği için oldukça geç başladığı futbol kariyerinde, bu açığını disiplinli bir şekilde çok çalışarak kapattı. Sezon başından beri görev yaptığı Akhisar Belediye Gençlik ve Spor'da ise hızı, tekniği ve golleriyle parmakla gösterilmeye başlandı. Önümüzdeki yıllarda dünyanın en iyi 10 futbolcusundan biri olmak ve FIFA Yılın Futbolcusu Ödülü'nü almak istediğini belirten Senegalli, ay-yıldızlı forma altında oynama düşüncelerinden bugüne kadar yaşadıklarına, Akhisar'ın durumundan Brezilyalı yazar Paulo Coelho'ya olan hayranlığına kadar her şeyi TamSaha'ya anlattı.

Seni tanıyarak başlayalım röportaja. Dakar doğumlu olduğunu biliyoruz. Ailenden, kaç kardeş olduğundan ve babanın işinden bahseder misin bize?

Dediğiniz gibi Senegal'in Dakar şehrinde doğdum, 19 Nisan 1990'da. Orta halli bir ailede büyüdüm. Sekiz kardeşiz. Beş erkek, iki de kız kardeşim var. Babam orada bir otobüs firmasında şoför olarak çalışıyordu. 4 yıl önce kendisini kaybettik. Ailede benim dışımda iki futbolcu daha var. Abilerimden biri Azerbaycan'da, kardeşlerimden biri de Senegal'de profesyonel olarak futbol oynuyor.

Futbolla tanışman nasıl oldu peki? 18 yaşında futbola başlamışsın. Şimdi 24 yaşında olduğuna göre sadece 6 sezondur meşin yuvarlakla berabersin. Bu durum senin için bir dezavantaj oluşturdu mu?

Aslında küçük yaşlardan itibaren sokaklarda arkadaşlarımla top oynuyordum. Ancak o dönem, babam futbol oynamamı istemiyordu. Kendisi gençken futbol oynamamış, o yüzden futbolla herhangi bir yakınlığı yoktu. Okuluma gidip eğitimime devam etmemi istiyordu. 12-13 yaşındayken futbol oynamaya başlayabilirdim kısacası. Ancak daha sonraki yıllarda da futbol oynama isteğim devam edince 17-18 yaşlarında futbola başladım. Dakar'daki Ouakam kulübünde 1 sene amatör olarak oynadıktan sonra profesyonel futbola adım attım. Ancak bu çok zorlu bir süreçti. Takımın bir formasyonu ve uzun zamandır bu sistemi benimsemiş oyuncuları vardı. Bense profesyonel olarak futbol oynamaya bahsettiğiniz gibi oldukça geç başlamıştım ve kendimi böyle bir ortamda buluvermiştim. Bu zor durumdan kurtulmak için de diğerlerine göre çok daha fazla çalışmam gerektiğini biliyordum. Çünkü kaybedecek zamanım yoktu. Bu dönemlerde hep Didier Drogba'yı örnek aldım kendime. Çünkü o da genç yaşta değil benim gibi 17-18 yaşlarında futbol oynamaya başlamıştı ve ardından da 22-23 yaşından itibaren tanınmıştı. Ondan dolayı ben de daha iyi olmak ve eksiğimi kapatmak için çok çalıştım. Çünkü yeteneğimden dolayı iyi bir futbolcu olmak için imkânım olduğunu biliyordum. Şu an 24 yaşındayım ve 6 sezonda yaptığım disiplinli ve yoğun çalışma temposuyla benden önce futbola başlayan oyunculardan hiçbir eksiğim kalmadığını düşünüyorum.

Baban futbol oynamana nasıl ikna oldu peki?

Bahsettiğim gibi küçüklükten beri futbol oynamayı çok istiyordum. Babamla bu yüzden defalarca kavga ettik. Hatta bir dönem futbol oynayabilmek için okuldan ayrıldığım bile oldu. Şu an Azerbaycan'da futbol oynamakta olan abim o dönemde yani 2007'de Fransa'nın Nancy takımıyla sözleşme imzalamıştı. Kısacası evden ayrılıyordu ve önemli bir kariyere sayfa açıyordu. Babamın da benim futbol oynamama karşı çıkmasının ve okula devam etmemi istemesinin nedeni, futbolculuğun iyi bir geçim kaynağı olmayacağını düşünmesindendi. Abim örnek teşkil ediyordu bu konuda. Ancak kendisinin transfer teklifi alıp Fransa'ya gitmesi, babamın da bu konudaki düşüncesini değiştirdi. Bu olaydan sonra da benim futbol oynamamı kabul etti.

Futbola ilk olarak başladığın kulüp Ouakam'da geçirdiğin günleri anlatır mısın?

Ouakam, Türkiye'deki Trabzonspor'a benziyor diyebilirim. Her sezon başarı elde edemese de her zaman iyi oyuncular yetiştiren ve kadrosunda iyi oyuncular barındıran bir kulüp. Ayrıca çok etkili taraftarı var Trabzonspor'da olduğu gibi. 2008'de Ouakam'da oynamaya ilk başladığımda bahsettiğim gibi futbola geç adım attığım için zorlanmıştım. Ancak daha sonra takımın en önemli oyuncularından biri haline geldim ve son iki sezonumda da takımın en başarılı oyuncusu oldum diyebilirim. Özellikle 2011'de Senegal şampiyonluğunu kazandığımız dönemde çok başarılı bir performans ortaya koydum. Bu da hep disiplinli ve yoğun çalışma tempom sayesinde oldu. Kısacası orada çok şey öğrendim ve parlak bir kariyer edindim diyebilirim.

Herhangi bir Senegalli futbolcuyu örnek alır mıydın futbola başladığında?

Açıkçası direkt olarak örnek aldığım Senegalli bir oyuncu yoktu kariyerimin başlarında. Senegal dışında Fildişili Didier Drogba'nın yükseliş hikâyesini kendime örnek alırdım. Ama Senegalli futbolcular arasından da bir dönem Liverpool ve Stoke City takımlarında da oynamış Salif Diao'yu çok beğenirdim. Orta sahada oynardı ve çok mücadele eden bir futbolcuydu. Onun bu mücadele azmini genç bir futbolcu olarak çok beğenir ve örnek alırdım.

Ouakam'dan Brann'a yani Norveç'e kiralanışın nasıl oldu? Kim keşfetti seni Avrupa futbolu için?

Norveç takımları ile çalışan bir oyuncu menajeri sayesinde gerçekleşti bu transfer. Ouakam ile 2011'de şampiyonluk yaşadıktan sonra geldi bu teklif. Norveç'in Brann takımının beni kiralamak istediğini söyledi. Ben de kabul ettim ve 6 ay boyunca Brann forması giydim.

Norveç'e ilk geldiğinde Avrupa futboluna ve özellikle de iklime adaptasyon sorunu çektin mi?

Norveç'e transfer olduğumda Ocak ayıydı ve hava gerçekten çok soğuktu. Afrika'nın sıcak ikliminden böyle bir havanın olduğu yere gelmek çok zordu benim için tabii ki. Ancak bu tarz dış faktörlerin benim oyunumu etkilememesi gerektiğini düşündüm ve sadece başarılı olmaya odaklandım.

Brann'da yaşadığın ciddi sakatlık yüzünden uzun süre futboldan uzak kalmışsın. O günlerde yaşadığın zorlukları anlatabilir misin?

Brann'a transfer olduktan sonra olumsuz hava koşullarına rağmen ilk iki ay gayet iyi bir dönem geçirmiştim. Sezon başında oynanan hazırlık maçlarında başarılı bir performans ortaya koymuştum ve teknik direktörümüzün benden istediklerini sahaya doğru şekilde yansıtmıştım. Ancak daha sonra kasığımdan ciddi bir sakatlık yaşadım ve uzun bir süre bırakın top oynamayı, doğru düzgün koşamadım bile. Bu sakatlığımdan ötürü 6 ay sonunda beni artık kulüpte görmek istemediklerini belirttiler. Benim için çok zor bir dönemdi. Bu olaydan sonra tekrardan Senegal'deki kulübüm Ouakam'a döndüm.

Sezon başında Akhisar'a gelmeden önce St.Etienne tarafından denendiğin yönünde iddialar var. Bu iddialar doğru mu? Eğer doğru ise St.Etienne ile anlaşamamanın nedeni neydi?

2012'nin Aralık ayında St. Etienne kulübü ile antrenmanlara çıktım. 10 günlük bir denenme süreci yaşadım orada. Ancak bu 10 günün sonunda kulüpten beni almak istediklerine dair herhangi bir haber çıkmadı. Dolayısıyla bu 10 günlük deneme sürecinden sonra St. Etienne'den Ouakam'a geri döndüm.

Pek de başarılı sayılamayacak ve çok kısa süren iki Avrupa deneyiminden sonra sezon başı Spor Toto Süper Lig ekiplerinden Akhisar Belediye Gençlik ve Spor'un yolunu tuttun. Akhisar'a transferin nasıl gerçekleşti?

Akhisar'a transferimde, kulübün oyuncularından Senegalli Ibrahima Sonko'nun çok büyük etkisi oldu. Kendisi beni yakından tanıyordu ve yeteneklerimi, yapabileceklerimi biliyordu. Beni Hamza Hocaya önermiş. Hamza Hoca da bu öneriyi kabul edip sezon başında denenmem için antrenmanlara çağırdı. Antrenmanlarda da beğenilince transferim gerçekleşti.

Hamza Hocanın sana saha içinde verdiği rolü biraz tanımlar mısın? Kendisi ile diyaloğun nasıl?

Ben halen genç bir oyuncuyum ve karşılaşmalar esnasında yaşadıklarımla bir şeyler öğrenmeye devam ediyorum her seferinde. Takıma ilk geldiğimde topla daha az buluşuyor ve daha az sorumluluk alıyordum diyebilirim. Ancak zaman geçtikçe hem takım beni hem de ben ekip arkadaşlarımı tanıdıktan sonra oyun içinde daha çok sorumluluk almaya başladım. Hamza Hoca çoğu maçta bana farklı görevler verebiliyor. Bazen hücumun en ilerisinde oynuyorum. Bazen maç içinde sık sık kanatlarda görev yapıyorum. Bazen de forvet arkası pozisyonda oynuyorum. Kendisi benim daha iyi bir futbolcu olmamı istiyor. Farklı bölgelerde oynayarak tecrübe kazanıyorum ve kendime bir şeyler katıyorum böylelikle. Her zaman hızımı takımım için kullanmaya çalışıyorum. Gol atılacak bir durumda gol atmaya, asist yapılacak bir pozisyonda da asist yapmaya çalışıyorum. Hamza Hocayla antrenmanların öncesinde ve sonrasında sık sık konuşuyoruz. Hemen hemen her antrenman öncesi ya da sonrası çalışma odasına gidiyorum. Benimle yakından ilgileniyor. O yüzden kendisi burada benim için bir baba gibi.

Akhisar Belediyespor'un UEFA Avrupa Ligi'ne katılma iddiası bulunuyor. Bunu gerçekleştirmek için bundan sonra yapmanız gerekenler neler sana göre?

Sezona başlarken hedefimiz öncelikli olarak bu lige tutunmaktı. Ancak yavaş yavaş artan performansımızla üst sıralara tırmandık. Her geçen gün de daha iyi olabileceğimizi düşündük. Şimdi ise yeni bir hedefimiz var. O da dediğiniz gibi UEFA Avrupa Ligi'ne katılmak. Kulübün tüm bireyleri ve taraftarlar olarak bu durumun farkındayız ve bunu gerçekleştirebilmek için elimizden geleni yapacağız. Başarabilecek kapasitemiz olduğunu da biliyoruz. Bana göre sezonun son beş maçı bu açıdan çok belirleyici olacak. Diğer taraftan bunu gerçekleştirerek Akhisar tarihine geçen isimler arasında yer almak istiyorum.

Akhisar Belediyespor geçen sezon lige yeni çıkmış bir takımdı ve uzun süre küme düşme hattında kaldı. Ancak devre arasındaki Gekas transferinin önemli etkisiyle ligde kalmayı başardılar. Bu sezon başında ise Gekas'ın yerine takıma sen geldin. Dolayısıyla senden beklentiler fazlaydı. Şu ana kadar da başarılı oldun. Bu konuya da değinerek ilk geldiğinde bu sorumluluğu almaktan ötürü zorlandın mı, bundan bahsedebilir misin?

Akhisar Belediyespor her geçen gün gösterdiği performansla büyüyen bir kulüp bana göre. Geçen sezon kümede kalma mücadelesi yapan kulüp, şimdi ise sezonu ilk 6'da bitirebilmek için mücadele veriyor. Buraya ilk transfer olduğum zaman Gekas'ın geçen sezon ne kadar önemli işler yaptığını öğrendim. Dolayısıyla onun mevkiine transfer olduğumda işim son derece zordu bana göre. Çünkü ister istemez herkes beni Gekas'la kıyaslıyordu doğal olarak. Bense hiçbir zaman bu duruma takılı kalmadım. Her zaman işimi yapmaya odaklandım. Benim işim de sahada sürekli koşmak, gol atmak ya da asist yapmak. Böylelikle takımımın kazanmasını sağlamak. Eğer bunları devamlı olarak gerçekleştirebilirsem, ondan daha başarılı olabileceğimi düşünüyordum. Çünkü genç bir oyuncuyum ve yapabileceklerimi biliyorum. Ayrıca az önce de bahsettiğim gibi zaman geçtikçe daha da fazla sorumluluk almaya başladığımı düşünüyorum saha içinde.

Akhisar Belediyespor'un geçen sezonun ikinci yarısından itibaren yakalamış olduğu bu başarının sırrı sana göre neden kaynaklanıyor?

Akhisar küçük bir yer ve burada herkes birbirine çok yakın. Tam bir aile ortamı var. Futbolcular olarak çok fazla dışarı çıkmıyoruz. Büyük şehirlerde yapılabilecek birçok sosyal etkinlik burada yok. Bu durum da takımdaki herkesi birbirine daha yakın yapıyor ve bağlıyor. Ayrıca takımdaki herkesin arasında çok büyük bir saygı var. Diğer yandan kaybedecek hiçbir şeyimiz yok. Maçlara her zaman oyunumuzu ortaya koymak ve keyif almak için çıkıyoruz. Üzerimizde ciddi bir kazanma baskısı olmuyor. Kaybettiğimiz zaman da üzerimizde ciddi bir eleştiri olmuyor. Durum böyle olunca maçları kazanma ihtimalimiz artıyor.

Spor Toto Süper Lig'i biraz tanımlar mısın? Hangi özellikler ön planda bu ligde?

Süper Lig, her geçen gün büyüyerek daha zorlu bir hâle geliyor bana göre. Çünkü ligdeki kaliteli oyuncuların sayısı sürekli olarak artıyor. Taktiksel hamlelere oranla fiziksel güç daha ön planda. Bu da oyuncunun mücadele gücünün, koşu hızının daha çok ortaya çıkmasını sağlıyor. Oyun içinde güçlü kalan oyuncu ve takım, taktiğe çok odaklanmadan oynamak istediği futbolu sahaya daha iyi yansıtabiliyor.

Daha önce Senegal Genç Millî Takımlarında oynamış olmana rağmen, ay-yıldızlı forma için mücadele etmek istediğini söyledin geçenlerde. Bu konuyla ilgili detaylı olarak düşüncelerini alabilir miyiz?

Senegal U20 ve U23 takımlarında yaklaşık 25 maça çıktım. Ancak bundan sonra A millî takıma çağrılmadım. Hâlâ genç olmama rağmen yaşım her geçen gün ilerliyor ve benim artık bir A millî takımda oynamak için bekleyecek zamanım azalıyor. Türk Millî Takımı gibi uluslararası anlamda güçlü bir takımda oynayabilirsem, şu ankinden çok daha iyi bir futbolcu olabileceğime inanıyorum. Bahsettiğim gibi Hamza Hocayla ilişkilerimiz çok iyi. Antrenmanlardan önce ya da sonra onunla konuşmaya gittiğimde şaka yoluyla hep takılıyordum kendisine "Hoca, A Millî Takım maçları için kampa gittiğin zaman neden beni götürmüyorsun?" diye (gülüyor). Hoca da bana "Neden olmasın?" dedi. Şu an ligdeki en iyi oyunculardan biri olmadığımı biliyorum. Ama eğer olur da ileride A Millî Takım'da oynayabilirsem, en iyilerden biri olacağıma inanıyorum. Türkiye'yi ve buradaki taraftarları kendime çok yakın buluyorum. Eğer A Millî Takım'da oynayabilirsem iyi işler çıkarabileceğimi hissediyorum içimden. Dolayısıyla kariyerimin yanı sıra duygusal olarak da bu forma altında oynamak istiyorum. Türkiye'de taraftarların takım maç kazandıktan sonraki coşkusu apayrı. Bir futbolcu olarak böyle bir şeye tanık olunca onları daha da mutlu etmek istiyorsunuz. Ben de Akhisar'dan sonra aynı coşkuyu A Millî Takım taraftarlarına tattırmak istiyorum. Eğer olur da bir gün ay-yıldız forma altında oynayabilirsem, elimden geleni sonuna kadar sahaya yansıtacağımı biliyorum.

Türkiye'de top oynayan ve görüşmekte olduğun Afrikalı futbolcular kimler? Bunun dışında, Spor Toto Süper Lig'de en beğendiğin oyuncular kimler?

Türkiye'de oynayan Senegalli futbolcuların hemen hemen hepsiyle diyalog içindeyim. Özellikle Eskişehirsporlu Diomansy Kamara ile sık sık konuşuyoruz. Erciyesli Kader Mangane ile MP Antalyasporlu Lamine Diarra ile de sürekli görüşüyorum. Onlar benim abilerim gibi burada. Ayrıca İstanbul'a geldiğim zaman ya da karşılaştığımız maçlardan önce ve sonra Didier Drogba, Moussa Sow ve Pierre Webo ile de görüşüyoruz. Kendileri gerçekten çok iyi insanlar ve bana daha iyi olabilmem için tavsiyeler veriyorlar her zaman. Süper Lig'de birbirinden kaliteli oyuncular var. Fenerbahçeli Emre Belözoğlu gerçekten çok iyi bir futbolcu. Onun oyun stilini çok beğeniyorum.

Oldukça hızlı bir forvetsin. Bu anlamda şu ana kadar ligimizde seni en çok hangi defans oyuncusu zorladı?

Türkiye'de en çok Bursaspor ile yaptığımız karşılaşmalarda zorlandım. Bursaspor'un gerçekten çok iyi defans oyuncuları var. Ayrıca Galatasaraylı Semih Kaya da karşısında oynamaktan oldukça zorlandığım bir futbolcu. O da çok başarılı bir defans oyuncusu bana göre.

Kariyerinde bundan sonraki hedeflerin neler?

Futbola geç başladığımı biliyorum. Kariyerimdeki 6 yılın 5'e yakınını da ülkemde geçirdim. Bu yüzden artık kaybedecek zamanım olmadığının farkındayım. En başından beri disiplinli olarak çok çalışmamın nedeni de bu yüzden. Kariyerimde her zaman hangi lig olursa olsun o ligin en iyi takımlarında mücadele etmek istiyorum. Hedefim önümüzdeki 6-7 yıl içinde dünyanın en iyi 10 futbolcusundan biri olmak, bir dünya markası haline gelmek. Neden olmasın ki? Ancak bunun için çok ama çok çalışmam gerektiğini son derece iyi biliyorum. Bir gün, FIFA Yılın Oyuncusu Ödülü'ne de sahip olmayı çok istiyorum ayrıca. Tabii ki bunu gerçekleştirmek oldukça zor ama asla imkânsız değil. Yapabileceğimi düşünüyorum. Sadece çok ama çok çalışmam gerekli.

Son olarak, boş zamanlarında neler yaparsın?

Kitap okumayı severim. İyi bir oyuncu olmak için maçlar ve antrenmanlar dışındaki zamanda kendimi rahatlatıcı şeyler yapmam gerektiğini biliyorum. Ben de kitap okuyarak rahatlıyorum. Brezilyalı ünlü yazar Paulo Coelho'nun kitaplarını okumayı çok seviyorum özellikle. Boş zamanlarımda ya da takımla birlikte yaptığımız seyahatler sırasında bulduğum ilk fırsatta onun kitaplarını okuyorum. Bazen bir kitabını beş kere üst üste okuduğum bile oluyor. Benim için hiç sorun değil. Bitirip tekrardan okuyorum. Bunun dışında arkadaşlarımla sinemaya gittiğim de oluyor. 2-3 günlük tatillerde ise gezmek için İzmir, İstanbul ya da Bursa'ya gidiyorum. Maçlar ve antrenmanlar dışında futbol dışı şeylerle ilgilenmek beni rahatlatıyor, böylelikle daha iyi performans gösterebiliyorum futbol oynarken.

Bu Coelho hayranlığının sebebi ne?

Futbolcular genelde kadınlar, para ve araba hakkında konuşur. Samimiyetsizliğe gerek yok; her erkek gibi ben de bunları severim. Ama hayatta farklı şeyler de var. Paulo Coelho, bunlar olmadan da mutlu olunabileceğini gösteriyor. Onun kitaplarını okurken farklı hissediyorum. Bana hayata dair çok şey öğretiyor; aile, ikili ilişkiler, meslek… Örneğin futboldaki hatalarımı ve başarılarımı değerlendirmeme yardımcı oluyor. Öte yandan futbolcu olmak bir anlamda çok ilginç ve sizi toplumdan kaçınılmaz bir şekilde ayrı bir yere koyan bir olgu. Futbolu bıraktığım zaman normale döneceğimin farkındayım ve Paulo Coelho beni bu normalleşmeye hazırlıyor.

HABERİ PAYLAŞ:
BUNLARA DA BAKIN